MÜCADELE GÜNLERİ
Hüseyin kalktıktan sonra elini yüzünü yıkamaya gider. Hüseyin uzun boylu mavi gözlü, kıvırcık saçlı bir gençtir. Hüseyin elini yıkadıktan sonra ilk işi annesinin yanına yani mutfağa gitmek olur Hüseyin’in babası, Hüseyin daha altı yaşında iken cepheye gitmiştir.
Hüseyin, annesi ve kardeşi Zeynep kahvaltı yaptıktan sonra tarlaya giderlerken cepheden mektup geldiğini öğrenir ve. Hüseyin at arabasını geri köye çevirir. Köye döndüklerinde köy meydanında asker:
- Mustafa oğlu Mehmet
Deyince Hüseyin hemen koşarak mektubu alır. Ve eve dönerler. Hüseyin mektubu sonuna kadar okur. Savaşın çok çetin geçtiğini her yerde şehit ve yaralı olduğunu, kendisinin çok şükür iyi olduğunu yazmıştır babası. Ertesi gün meydanda askerler vardır. Hüseyin merak edip askerlerin yanına giderek:
-Neler oluyor deyince Askerlerden biri:
-Seferberlik ilan edildi bilmez misin gardaş der.
Hüseyin de düşünür ve o an karar verip gönüllü olarak cepheye yazılır. Eve gidince annesine biraz çekinerek cepheye yazıldığını söyleyince annesi de” ben seni vatanı kurtarasın diye yetiştirdim”, der ama biraz duygulanmıştır. Bunu kardeşi Zeynep duyunca ağlayarak :
-Ben babamı da cepheye gönderdim ve babasız büyüdüm şimdide abisiz mi büyüyeceğim diyerek odadan çıkar. Annesi:
-Kardeşin seni sevdiği için senden ayrılmak istemiyor, neyse yarın mı gideceksin? Hüseyin:
-Evet yarın öğlen yola çıkacağız neyse ben bir kardeşime bakıyım deyip çıkar.
Hüseyin kardeşinin üzülünce nereye gittiğini bildiği için ilk önce oraya bakar. Yani ilk önce kayalık mağarasına gider, Zeynep orada ağlıyordur. Hüseyin Zeynep’in yanına çökerek Zeynep ile konuşmaya başlar biraz sonra evin yolunu tutarlar. Yolda yürürken Zeynep:
-Ağabey bir şartla gitmene izin veririm. Hüseyin:
-Neymiş o şartın. Zeynep:
-Babamla beraber geri döneceksiniz. Hüseyin de:
-İnşallah geri döneceğim babamızı da getireceğim.
Ertesi gün öğlen vakti diğer gönüllülerle beraber eğitim yerine doğru yola çıkarlar. Eğitim tamamlandıktan sonra komutanları Hüseyin’i babasının bulunduğu yani Seddülbahir cephesine gönderir. Orada ki komutanı ise Hüseyin’i babasının yanına gönderir. Orada babasıyla beraber hasret giderirler. Komutanları yani Mahmut Sabri beyin emri üzerine Ertesi sabah süngü savaşı yapılır ve bölüğün 123 kişisi şehit olmuştur. Hüseyin’in babası yani Mehmet Çavuşu ve Yahya Çavuşu komutanları Mahmut Sabri Bey çağırır. Onlara vahim bir mesele için takımlarını birleştirip Alçı Tepe yakınlarındaki köye tuzak kurmalarını emreder. Yahya ve Mehmet Çavuş hiç vakit kaybetmeden takımlarını birleştirip Alçı Tepe’nin yakınındaki köye doğru yola çıkarlar. İlk yaptıkları iş köye bomba döşerler. Düşman yaklaştıktan sonra ilk önce tuzaklara yakalanırlar. Sonradan Mehmet Çavuş ve Yahya Çavuş konuştukları gibi süngülerini çekip düşmana doğru hücuma geçerler. Süngü savaşın da Hüseyin şehit düşer.
Mehmet Çavuş köye dönünce Hüseyin’in annesi eşinin yanında Hüseyin’in olmadığını fark
eder ve eşine sarıldıktan sonra “vatan sağ olsun” der.
Hikayemi bitirirken sizlerle şunu paylaşmak istiyorum;
Bu vatanın böyle vatanseverleri olduğu sürece bu savaşı değil bütün savaşları kazanırız. Terör belasına sesleniyorum bu vatan sahipsiz değildir ve bu vatan bizimdir.
Hüseyin kalktıktan sonra elini yüzünü yıkamaya gider. Hüseyin uzun boylu mavi gözlü, kıvırcık saçlı bir gençtir. Hüseyin elini yıkadıktan sonra ilk işi annesinin yanına yani mutfağa gitmek olur Hüseyin’in babası, Hüseyin daha altı yaşında iken cepheye gitmiştir.
Hüseyin, annesi ve kardeşi Zeynep kahvaltı yaptıktan sonra tarlaya giderlerken cepheden mektup geldiğini öğrenir ve. Hüseyin at arabasını geri köye çevirir. Köye döndüklerinde köy meydanında asker:
- Mustafa oğlu Mehmet
Deyince Hüseyin hemen koşarak mektubu alır. Ve eve dönerler. Hüseyin mektubu sonuna kadar okur. Savaşın çok çetin geçtiğini her yerde şehit ve yaralı olduğunu, kendisinin çok şükür iyi olduğunu yazmıştır babası. Ertesi gün meydanda askerler vardır. Hüseyin merak edip askerlerin yanına giderek:
-Neler oluyor deyince Askerlerden biri:
-Seferberlik ilan edildi bilmez misin gardaş der.
Hüseyin de düşünür ve o an karar verip gönüllü olarak cepheye yazılır. Eve gidince annesine biraz çekinerek cepheye yazıldığını söyleyince annesi de” ben seni vatanı kurtarasın diye yetiştirdim”, der ama biraz duygulanmıştır. Bunu kardeşi Zeynep duyunca ağlayarak :
-Ben babamı da cepheye gönderdim ve babasız büyüdüm şimdide abisiz mi büyüyeceğim diyerek odadan çıkar. Annesi:
-Kardeşin seni sevdiği için senden ayrılmak istemiyor, neyse yarın mı gideceksin? Hüseyin:
-Evet yarın öğlen yola çıkacağız neyse ben bir kardeşime bakıyım deyip çıkar.
Hüseyin kardeşinin üzülünce nereye gittiğini bildiği için ilk önce oraya bakar. Yani ilk önce kayalık mağarasına gider, Zeynep orada ağlıyordur. Hüseyin Zeynep’in yanına çökerek Zeynep ile konuşmaya başlar biraz sonra evin yolunu tutarlar. Yolda yürürken Zeynep:
-Ağabey bir şartla gitmene izin veririm. Hüseyin:
-Neymiş o şartın. Zeynep:
-Babamla beraber geri döneceksiniz. Hüseyin de:
-İnşallah geri döneceğim babamızı da getireceğim.
Ertesi gün öğlen vakti diğer gönüllülerle beraber eğitim yerine doğru yola çıkarlar. Eğitim tamamlandıktan sonra komutanları Hüseyin’i babasının bulunduğu yani Seddülbahir cephesine gönderir. Orada ki komutanı ise Hüseyin’i babasının yanına gönderir. Orada babasıyla beraber hasret giderirler. Komutanları yani Mahmut Sabri beyin emri üzerine Ertesi sabah süngü savaşı yapılır ve bölüğün 123 kişisi şehit olmuştur. Hüseyin’in babası yani Mehmet Çavuşu ve Yahya Çavuşu komutanları Mahmut Sabri Bey çağırır. Onlara vahim bir mesele için takımlarını birleştirip Alçı Tepe yakınlarındaki köye tuzak kurmalarını emreder. Yahya ve Mehmet Çavuş hiç vakit kaybetmeden takımlarını birleştirip Alçı Tepe’nin yakınındaki köye doğru yola çıkarlar. İlk yaptıkları iş köye bomba döşerler. Düşman yaklaştıktan sonra ilk önce tuzaklara yakalanırlar. Sonradan Mehmet Çavuş ve Yahya Çavuş konuştukları gibi süngülerini çekip düşmana doğru hücuma geçerler. Süngü savaşın da Hüseyin şehit düşer.
Mehmet Çavuş köye dönünce Hüseyin’in annesi eşinin yanında Hüseyin’in olmadığını fark
eder ve eşine sarıldıktan sonra “vatan sağ olsun” der.
Hikayemi bitirirken sizlerle şunu paylaşmak istiyorum;
Bu vatanın böyle vatanseverleri olduğu sürece bu savaşı değil bütün savaşları kazanırız. Terör belasına sesleniyorum bu vatan sahipsiz değildir ve bu vatan bizimdir.